KAYGI
Kaygı (Anksiyete/Anxiety) Nedir?
Diğer heyecanların tanımında olduğu gibi, kaygının da tanımını yapmak kolay değildir.
Kaygı aşağıdaki şu heyecanların birini veya çoğunu içerebilir: Üzüntü,
sıkıntı, korku, başarısızlık duygusu, acizlik, sonucu bilememe ve
yargılanma.
Bazı psikologlar, korku ile kaygı arasında üç önemli fark bulunduğunu söylerler:
(1) Kaynak: "Ben arıdan korkarım!" örneğinde olduğu gibi, korkunun kaynağını biliriz, ancak kaygının kaynağı belirsizdir.
(2) Şiddet: Korku, kaygıdan daha şiddetlidir.
(3) Süre: Korku, daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder.
Korku ve kaygı arasındaki benzerliklere dayanarak psikologlar, korku sırasında ortaya çıkan fizyolojik oluşumların, kaygı anında da gözlenebileceğini ortaya sürmüşlerdir. İddia, deneysel gözlemlerle desteklenmiştir. Bu nedenle, psikologlar kalp atışı, kan basıncı, kanın kimyasal yapısı, Galvanik Deri Tepkisi, soluk alış, soluk veriş oranı gibi değişik fizyolojik belirtileri kaygı ölçmede kullanırlar.
Kaygının Nedenleri...
Hangi ortamın, hangi tür kaygı yaratacağı, bir kültürden ötekine farklı olabilir. Ancak tüm toplumlar için geçerli bazı genellemeler yapmak olanağı vardır. Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına yol açan ortamlardaki bazı ortak yönleri belirtir.
(1) Desteğin çekilmesi: Fatih'in annesi, babası, kardeşi, evdeki odası,
çalışma masası, komşuları, arkadaşları, evdeki köpek, kedi onun yaşamının bir
parçasıyken, birden bire kendisini yabancı bir şehirde, yabancı bir evde,
aile, arkadaş, akraba ve tanıdıklarının hepsinden uzakta bulur. Yeni
çevresinde şimdiye kadar alışılagelmiş olduğu "destekler" yoktur.
Alışılagelmiş çevrenin ortadan kalktığı böyle durumlarda insanlar kaygı
duyar.
(2) Olumsuz bir sonucu beklemek: Pek hazırlanmadan sınava girme, tarafik
cezasının belirleneceği trafik mahkemesinde duruşmayı bekleme gibi olumsuz
sonuçların ortaya çıkacağı durumlarda kaygı duyarız.
(3) İç çelişli: İnandığımız ve önem verdiğimiz bir fikirle, yaptığımız davranış arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı türünden bir gerginlik duyarız. Bilişsel çelişki önemli bir güdü ve heyecan kaynağıdır. Çelişkiyi giderecek bir çözüme yoluna ulaşıncaya kadar bir derece kaygı duyarız. Örneğin, nükleer silahların insanlığı yok edecek güçte tehlikeli bir gelişme içinde olduğuna inanan birey, bu silahların geliştirildiği bir laboratuvarda çalışmak zorunda kalırsa, kendisini sürekli bir gerginlik ve kaygı içinde bulur.
(4) Belirsizlik: Gelecekte ne olacağını bilememek insanlar için en belirli başlı kaygı nedenlerinden biridir. İleride olumsuz türden olayların olacağını bilmek, ne olacağını hiç bilmemeye yeğlenir.
Kaygı ve Gerginlik Belirtileri
Aşağıdaki tabloda kaygılı ve gergin insanda gözlenebilen belirtilerin bir listesi verilmiştir. Bu belirtiler sizde ya da yakınlarınızda varsa, bilinçli başa çıkma tekniklerinden birini veya birçoğunu kullanmayı deneyebilirsiniz. Ancak dikkat etmeniz gereken konu bu belirtiler, bedensel hastalıkların belirtileri de olabilir; bireyde uzun zamandır gözlenmiş ve
onun günlük yaşamını etkiler dereceye gelmişlerse, bireyin bir doktora gidip muayene olmasında yarar vardır.
* Soluk darlığı
* Mide ağrısı
* Terleme
* İshal ya da kabızlık
* Nefes alıp vermede düzensizlik
* Aşırı tepkide bulunma
* Kesik kesik soluk alma
* Titreme
* Gerginlik
* El ve ayak parmaklarının soğukluğu
* Kalp çarpıntısı
* Sürekli yorgunluk
* Aniden sinirlenme
* Sürekli baş ağrısı
* Bel ağrısı
* Boyun kaslarının gergin olması
Kaygı ve Gerginlikle Başa Çıkma Yolları
Kaygı ve gerginlikle başa çıkma yollarını, iki temel grupta toplayabiliriz:
Bilinçli olarak uygulanan teknikler ve farkında olmadan uyguladığımız teknikler. Farkında olmadan uyguladığımız tekniklere savunma mekanizmaları adı verilir. Savunma mekanizması kullanan birey, kaygı ve gerginliği azaltmak için bir teknik kullandığının farkında değildir. Bilinçli olarak
kullandığımız teknikler öğrenme sonunda elde ettiğimiz davranışları içerir.
Bilinçli Başaçıkma Yollarından Otohipnoz Tekniği
Holland ve Tarlow (1980) bir insanın kendi kendini hipnotizma edebileceğini ve böylece istenmeyen düşünce ve duyguları atıl, daha istenilen bir düşünüş ve duyuş biçimine girerek, kaygı ve gerginliği atabileceğini ileri sürmüşlerdir. Teklif ettikleri teknik şu basamakları içerir:
(1) Rahat bir sandalyeye bedenin yukarı kısmını dik tutacak biçimde oturun. Sandalye boş bir duvardan 1.5 veya 3 metre uzaklıkta olsun. Duvara gözünüzün hizasından 30 cm. yüksekliğinde bir noktayı bir bant yapıştırarak ya da
toplu iğneyle işaretleyin.
(2) Gözünüzü duvardaki noktaya dikin ve hiç acele etmeden sakin bir biçimde nefes alıp vermeye başlayın. Her nefes alış verişte, ondan sıfıra doğru birer birer sayın.
(3) Bir rakamına ulaştığınızda duvardaki noktaya bakmaya devam edin ve bu arada elinizin ve kolunuzun ağırlaşmaya başladığını ve onları kıpırdatmanızın mümkün olmadığını düşünmeye başlayın.
(4) Şimdi göz kapaklarınızın gittikçe ağırlaştığını ve gözlerinizi açık tutmanın gittikçe zorlaştığını düşünmeye başlayın. Göz kapaklarınız sanki onlarda ağırlık asılıymış gibi aşağı doğru kapanıyor, gözünüzü açık tutmak olanaksız hale geliyor. Şimdi gözlerinizi kapatın (belki bu anda göz
kapaklarınız kendiliğinden kapanır).
(5) 2. adım'da olduğu gibi yine ondan aşağı doğru saymaya başlayın ve her sayışta derin, muntazam ve sakin nefes alıp verin. Sadece nefesinizi düşünün ve başka hiçbir şey düşünmeyin. Nefesinizi çaydanlıktan çıkan bir su buharı
gibi düşünün ve sanki görüyormuş gibi buharın burnunuzdan girişini, ciğerinize gidişini ve sonra yine burnunuzdan çıkışını hayal edin.
(6) Soluk alış veriş sayımını yaparak bir sayısına geldiğiniz zaman kendinizi bir banyo küvetinde ılık su içine gömülmüş hissedin. Ilık suyun cildinizi nasıl sardığını düşünün. Kendinizi tamamen gevşek bırakın, kendi kendinize "Gevşe, tüm vücudunu gevşek bırak" deyin. Vücudunuzu suyun içinde gömülmüş va tamamıyla gevşemiş durumda bırakın bu durumu devam ettirebildiğiniz kadar sürdürün. Aklınıza düşünceler gelmeye başlayıp, günün sorunlarıyla ilgili planlar yapmaya başladığınız andan itibaren gözünüzü yavaş yavaş açın ve bir süre o durumda gözü açık kaldıktan sonra kalkıp, günlük etkinliklerinize başlayın.
Bilinçli Başa Çıkma Yollarından Dereceli Gevşeme Tekniği
Holland ve Tarlow (1980)'dan esinlenerek 24 basamaktan oluşan bir özetleme yapılmıştır. Daha fazla bilgi için Baltaşların yayınından yararlanılabilir.
(Baltaş ve Baltaş, 1986, Stresle Başaçıkma Yolları). Kendinize rahat bir ortam seçin. Sakin, hiç olmazsa 30 dakika sizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir odada bir halı veya minder üzerine uzanın.
(1) Sağ yumruğunuzu sıkın, bir süre tutun ve gevşetin. El kaslarınızın eliniz sıkılıyken ve daha sonra gevşeyince, nasıl hissettiğine dikkat edin.
(2) Aynı yumruğunuzu yavaş yavaş sıkın ve bir süre sonra yavaş yavaş gevşetin. Yine dikkatinizi kaslarınızdan ayırmayın yumruk sıkılırken ve gevşerken nasıl bir değişiklik olduğunu gözleyin.
(3) Şimdi sol yumruğunuzu sıkın, bir süre tutun ve gevşetin.
(4) Sol yumruğunuzu yavaş yavaş sıkın ve bir süre öyle tuttukdan sonra yavaş yavaş gevşetin.
(5) Sanki bir ağırlık kaldırıyormuş gibi her iki kolunuzu da bileklerden bükerek pazularınızı gerin, kademeli olarak bu gerginliği iyice arttırın ve sonra tamamıyla gevşek bırakın.
(6) 5. basamağı yavaş yavaş tekrar edin.
(7) Kolunuzu aşağı indirin, ellerinizin arkasını bacaklarınızın üzerine koyun ve kollarınızı geriye doğru gittikçe artan bir kuvvette itin. Daha sonra tümden gevşetin ve kolunuzun arka kısmında yer alan kaslarınızın farkına varın.
(8) Şimdi kollarınızı bedeninizin yan taraflarına bırakın ve tümüyle gevşetin ve gerginliğin kolunuzdan akıp dışarı çıktığını hayal edin.
(9) Kaslarınızı yukarı doğru kaldırarak alnınızı kırıştırın ve gerin. Bir süre öyle gergin tuttuktan sonra gevşetin ve serbest bırakın.
(10) Alnınızda, kaslarınızın arasında kalan kısmı iyice gerin ve bir süre gergin tuttuktan sonra gevşetin, rahat bırakın.
(11) Gözkapaklarınızı sıkı sıkıya kapatın; bir süre iyice sıkın. Daha sonra, gözünüzü açmadan göz kapaklarınızı gevşetin. Gözkapaklarınızın ve gözünüzün çevresindeki kasların gergin ve gevşek olamaları arasındaki derin farka dikkat edin.
(12) Dişlerinizi sıkarak çene ve şakak kaslarınızı iyice gerin. Bir süre sonra gevşeterek çeneniz gevşek bir şekilde, ağzınız yarı açık kalacak bir biçimde bırakın.
(13) Boyun kaslarınızın farkına varmak için kafanızı arkaya doğru atın ve boynunuzun arkasındaki kasları iyice gerin, daha sonra kaslarınız gergin durumdayken başınızı önce sağa, sonra sola çevirin, daha sonra da öne doğru eğin. Bir süre gergin tuttuktan sonra gevşetin.
(14) Omuzlarınızı yukarı kaldırıp, omuzla boyun arasında kalan kasları gerin, bir süre gergin tutun ve daha sonra tümüyle gevşetin.
(15) Omuzlarınızı daha sonra kollarınızı, ensenizi, boynunuzu, çenenizi, gözkapaklarınızı ve alnınızı tamamıyla gevşetin. Yorgunluğun ve gerginliğin yukarıdan aşağı doğru omuzlarınızdan kollarınıza, oaradan da parmak ucunuzdan yere akıp döküldüğünü hayal edin. Gerginliğinizin gittikçe hafiflemekte olduğuna dikkat edin.
(16) Derin soluk alın ve göğsünüzde oluşan gerginliğe dikkat edin. Soluğunuzu tutun ve göğüs kaslarınızın gerginliğini gözleyin. Şimdi soluk vererek tümden gevşeyin.
(17) Şimdi yavaş yavaş ve düzenli bir şekilde soluk alıp vermeye başlayın. Her soluk verişte bedeninizin gevşediğini düşünün. Soluk alıp vermeye devam edin ve bedeninizin diğer kısımlarındaki yorgunluğun soluk alıp verirken
gittikçe kaybolup gittiğini gözleyin.
(18) Şimdi karın kaslarınızı kasın ve bir süre gergin tutun. Daha sonra gevşetin ve karın kaslarınızın gergin ve gevşek oldukları zaman aralarındaki büyük farka dikkat edin.
(19) Omuriliğinizin iki yanındaki kasları gerin, bedenin diğer yerleri gevşekken bu kasların gergin olmasına dikkat edin. Bu kasları biraz gergin tuttuktan sonra gevşetin ve aradaki farka dikkat edin.
(20) Soluk alıp vermeye devam edin ve bedeninizin üst ya da alt kısmında, gergin hangi kas varsa gevşetin. Bedeninizde hiçbir gergin kas kalmayıncaya kadar gevşemeye devam edin.
(21) Şimdi kalça ve bacaklarınızın kaslarını iyice gerin ve bir süre sonra gevşetin. Bu kaslarınızın gergin veya gevşek olmaları arasındaki büyük farka dikkat edin.
(22) Topuklarınızı kaldırmadan ayak uçlarınızı yukarı kaldırarak baldır kaslarınızdaki gerginliği artırın. Kaslarınız gerginken ayak parmaklarınızı oynatarak kas gerginliğinizin iyice farkına varın. Daha sonra ayak ucunuzu normal duruma getirip kaslarınızı tamamıyla gevşeterek aradaki farkı
gözleyin.
(23) Topuklarınızı kaldırmadan ayak uçlarınızı geriye doğru iterek diz altındaki baldır kemiklerinin ön kısmındaki kasları gerginleştirin. Bu kasları bir süre gergin tuttuktan sonra gevşetin ve aradaki farkı gözleyin.
(24) Şimdi tüm bedeni gözden geçirin ve başınızdan başlayıp, ayak ucuna kadar kaslarınızın tümünü gevşetin. Baş, alın, göz kapakları, çene, boyun ve ense, omuzlar, kollar, göğüs, karın, kalça, bacak, baldır ve ayak kasları tümden gevşek bir şekilde yatın. Düzgün soluk alıp vermeye devam edin. Kaslarınızdaki gerginliğin kollarınızdan ve bacağınızdan akıp gittiğini gözleyin. Bu şekilde 5-10 dakika rahatça yatın.
Burada önemli nokta, kaslarınızın gergin ve gevşek olduğunda ne kadar farklı olduklarını anımsamanızdır. Bu egzersizi birçok kere yaptıktan sonra, zihin yoluyla verdiğiniz emirlere kaslarınız hemen uymaya başlar. İleride herhangi
bir gün göğüs kaslarınızın gergin olduğunu ve nefes alış veriş düzeninizin bozulduğunu gözlediğiniz zaman, bu kasları önce gerip daha sonra tamamıyla gevşeterek kas gerginliğini önlemeniz mümkün olur.
Yukarıda verilen türden bir gevşeme ve rahatlama tekniği, işten geldikten sonra her gün 15-20 dakika uygulanırsa, kaygı ve gerginlik büyük ölçüde azalır. Zaman geçtikçe bedeniniz bu tekniğe alışarak, daha derin düzeylerde dinlenme olanağı yaratır. Günlük hayatın gerginliği kaygı ve gerginlikten
kurtulmak isteyenler bu teknikten ya da Baltaş ve Baltaş'ın (1986) önerdiği buna benzer teknikten yararlanabilir.
Bilinçli Başa Çıkma Yollarından Kaynağı Bulma Tekniği
Kaygıya yol açan nedenleri bulup çıkarıp anlayarak da kaygının şiddetini azaltmak olanağı vardır. Kaygıya yol açan nedenler ya bireyin içinde bulunduğu ortamda ya da bireyin benlik kavramıyla ilgili olarak onun yetersizlik duygusunda yatar. Bıkıp usanmadan yapacağımız bir iç-gözlem sonucu bizi kaygılandıran olay ya da durumları anlama olanağımız vardır.
Aşağıdaki yöntem bu amaçla verilmiştir ya aynen ya da size uygun ufak bazı değişiklikler yaparak, uygulayabilirsiniz.
(1) Kaygınızın farkına varın ve kaygılı olduğunuzu kabul edin. En önemli adımlardan biri budur. Kaygılı olduğunuzun farkına varamazsanız kendi kendinize yardımcı olamazsınız. Siz kaygılıyken bedeniniz ve ona bağlı olarak davranışlarınız az ya da çok değişir. Örneğin daha yüzeysel solunum, daha sık kalp çarpması, dikkatinizi belli bir konuya toplayamama, hemencecik
alınma veya en ufak birşeye öfkelenme gibi belirtiler, kaygı sonucu ortaya çıkar. Bedeniniz ve bu davranışlarınızın farkındaysanız bu değişiklikleri hemen gözleyebilirsiniz. Kaygılı olduğunuzu kabul etmezseniz, bundan sonraki adımları uygulama fırsatı bulamazsınız.
(2) İçinde bulunduğunuz durumdan bir süre uzaklaşın ve durumunuzu gözden geçirin. Örneğin, evdesiniz ve ev ortamında iken kaygılı duruma girdiğinizi fark ettiniz ve bu kaygının altında yatan nedenleri bulmaya karar verdiniz. Kararınızı uygulamaya koyabilmek için ev ortamından bir süre uzaklaşın ve ev durumunuzu gözden geçirin. Bir süre uzaklaşmak değişik biçimlerde yapılabilir. Bir yürüyüşe çıkabilirsiniz, iki-üç saaatlik bir vapur ya da otobüs yolculuğu yapabilirsiniz ya da bir parka gidip kuşlara yem atarak zamanınızı geçirebilirsiniz. Ne yaptığınız önemli değil, önemli olan bir süre ev ortamından uzaklaşmanızdır.
(3) Kendinizi en rahat hissedeceğiniz ortamı hayal edin.
(4) Kaygının temelinde yatan nedenlerin sizin benlik kavramınızı nasıl etkilediğini anlayın.
(5) Kaygınızın ortadan kalkması için uygulayacağınız kısa süreli ve uzun süreli çözüm yollarını saptayın.
(6) Kısa süreli çözüm yollarını hemen uygulamaya koy ve uzun süreli çözümler için gerekli adımları atmaya hazırlan. Kısa süreli çözümlerde hatırlayacağınız en önemli nokta şu olmalıdır: İlk adım, en zor adımdır. İlk adımı attıktan sonra, yavaş yavaş diğer adımlar onu izler.
(7) Kaygı için harcadığınız enerji ve zamanın size hiçbir yararı olmadığını unutmayın. Kaygının temelinde yatan nedenleri, kaygılanmaya devam ederek hiçbir şekilde çözemezsiniz. Aksine çözümü zorlaştırırsınız. Kaygıya
harcadığınız enerji ve kaygılanmanın ortaya çıkardığı nörofizyolojik koşullar, sizin dikkatinizi ve düşünme kapasitenizi olumsuz yönde etkiler.
(8) Kaygınızı abartmaktan sakının. Olumsuz duyguları abartarak olduğundan daha kötü göstermek çoğumuzun alışkanlığıdır. Böyle bir eğilim kısır döngü yaratır. Kaygı abartılınca daha çok kaygıya, daha fazla kaygı daha çok abartmaya, abartma kaygının yeniden artmasına yol açar. Bu kısır döngüye girmekten sakının.
Kaynak:
Doğan Cüceloğlu - İnsan ve Davranışı - Remzi
Korkularımız
Bizi yolumuzdan alıkoyan prangalarımız.
Daha bir sürü şey diyebiliriz onlar için.
Peki nelerden korkarız biz?...
Yaşlanmaktan ve ölmekten.
Küçük sürprizlerden artık mutlu olamamaktan.
Korkudan korkuyorum, zira insanlar korktuklarında karşılarındakine açılacaklarına şahsileşiyorlar.
Sevmekten ve beni sevenleri kaybetmekten korkuyorum.
Yaşamın iniş çıkışlarını benimle paylaşan birisinin olmamasından korkuyorum.
Beni görünmez sayıp, kâle almamalarından korkuyorum... Erkeklerin beni sadece bir et parçası olarak görüp tüketmelerinden korkuyorum. Sadece erkekler de değil. Annem de beni kullanıyor, kontrol ediyor. Galiba bir kadın, bir ana görüntümüz de erkekleri korkuttuğu için bizi kullanmayı, kontrol etmeyi istiyorlar.. Biz ne kadar eksilirsek, onlar o kadar çoğalıyorlar. Ya da tam tersi. Ben benim ruhsal bir varlık olarak kabul edilmemi istiyorum, bu nedenle tüketime yönelik hiçbir sey yapamam. Aksi takdirde kaynakla ilişkimi kaybolmuş hissediyorum. O zaman da yaratıcı olamıyorum. Zira beni kullananlar beni şekillendiriyorlar. O şeklin dışına çıkarsam, toplum dışına itiliyorum... Burada kalmaktan korkuyorum.
Ben Montreal'de bir göçmen olarak bulunuyorum. Korkularımdan biri, ülkeme geri döndüğümde beni eskisi gibi görmeyip, değişmiş olmakla suçlayıp kabullenmemeleri... Bir de etrafta mutsuz çocuklar görmemek için çocuk sahibi olmaktan korkuyorum. Bu korkuma rağmen, bir gün çocuk sahibi olmaya karar vermekten korkuyorum... Bir gün kendimi buralı sanmaktan korkuyorum.
Tüm diğer insanlar gibi, sıkıcı ve monoton olmaktan korkuyorum... Ben ölümden değil, yaşamdan korkuyorum zira evrenin bu köşesini pisletmek ölümden daha beter geliyor bana.
Kendim hakkında yapmam gereken değişiklikleri yapabileceğimi bildiğim halde, değiştirememekten korkuyorum.
Ben bir sanatkarım ve yaratıcılığımı kaybetmekten korkuyorum.. Eğer bu elimden alınırsa, o koca boşlukta ben ne yaparım?
Hiç başarılı olamamaktan korkuyorum. Ya hep bir santral memuru olarak kalıverirsem... Hiçbir yaratıcılığın, sanatın olmadığı bir konumda takılır kalırsam...
Zaman geçtikçe, gençliğin o güzel enerjisinin kıymetini anlıyorum. Hala içimde neşe ve coşku var ama ya bir gün ben de sıkıcı ve ciddi ihtiyarlardan biri oluverirsem...
Sık sık düşümde kazara insan öldürdüğümü görüyorum. Tek korkum bir gün bu düşün içinde realite değiştirip, gerçekten katil olup kalıvermek ve buraya asla dönememek...
Aslında korkularımız kim olduğumuzu belirler. Bize hep iyi ve güzel olmamız öğretildi. Nasıl davranmamız gerektiği... Bir gün dünyada hep tek tip insanlar olacağı, hepsinin de aynı davranışlar içinde olacağını düşünebiliyor musunuz?... Hayır ben o toplumdaki piyon kızlardan biri olmak istemiyorum... Bundan korkuyorum... Bırakın, beni oluşturan, beni ben yapan korkularımla kalayım. Beni diğerlerinden ayıran ve kişiliğimi oluşturan korkularımla... Onlarsız kalmaktan korkuyorum.
Bilinmeyenden
Yargılanmaktan, toplum dışı kalmaktan
Çocuğumu ve sevdiğim adamı yani onun babasını kaybetmekten
Hiç hata yapmayayım ki herkes beni sevsin istiyorum, elimden geleni yapıyorum ama biliyorum ki elimden bunun fazlası geliyor ama bunu da yapmaktan korkuyorum.
Yılanlardan
Hayır demekten
Anne babamın, aciz ve yardıma muhtaç duruma düşmesinden, yaşlanınca fakir olmaktan korkuyorum.
En büyük korkum, ölmek. Ancak ölümden değil de ölümden sonra hiçbir şey olmamasından korkuyorum. Bir de yaşadığımı zannettiğim halde aslında yaşamadığımdan, ben diye bir şey olmadığından... Öyle korkuyorum ki, bu düşünceler aklıma her geldiğinde gözyaşlarımı tutamıyorum.
Uykumda böceklerin burnuma girip, orda yumurtlamaları ve beynimde üremelerinden korkuyorum.
Bir başkasının ideallerini taşımaktan korkuyorum. Bundan büyük bir kabus olur mu?
Korkunun korkusundan korkuyorum. Zira bu insanda güvensizlik, utangaçlık gibi duygular yaratıyor ve insan bu nedenle mutsuz oluyor.
Gittikçe korkulardan uzaklaştığımı ve beni yaratan kaynağa inanmayı, onu sevmeyi öğreniyorum. Ancak bir gün ölüp de bütün bu inançlarımın boş olduğunu görürsem... İşte bu düşünce beni korkutuyor. Ama inancım güçlendikçe korkum azalıyor galiba...
İki büyük korkum var. Biri, çocuklarımın bilmediğim bir yabancı tarafından fiziksel, duygusal ya da zihinsel olarak zarar görmesi... Bu zararın, kazara değil de istemle yapılmış olması... İkincisi de geleceğim hakkında karar vermek zorunda kalmak... Bu fikir beni felç ediyor... Ya yanlış bir karar verirsem...
Her birimizin bir nedenle burada olduğunu biliyorum ve ben bu nedenin ne olduğunu bilmeden, anlamadan bu dünyadan göçüp gitmekten korkuyorum.
Çok fazla özgürlük beni korkutuyor. Eğer bir odada otururken biri gelip, hadi artık özgürsün, çık dışarı ve koş dese... nereye... her yere ve hiçbir yere. Ben de oturup pencereden dışarıyı seyrediyorum...
Ölmüş olan babamın gelip benden yardım istemesi ve benim ona karşı hiçbir şey yapamamamdan korkuyorum.
İnsanların önünde konuşmaktan korkuyorum. Eğer korku bir hapishane ise. Ben bir mahkumum.
Ben yaşlanmaya devam ederken, zamanın hiç durmamasından korkuyorum.
Kendimden korkuyorum.
Korkularımın beni yaşamaktan alıkoyduğunu, zevklerimin önünü kestiğini anladığımdan beri, onları silmeye başladım.. yaşamak, geçmişi bugüne taşımamak ve yarınla ilgili beklentiler büyütmemekle mümkün bu.ç.
Başkalarının sahip olduklarını kıskanmak ve bir anda aynı şeylere benim de sahip olabileceğimi ancak olmadığımı Şimdiyse vaktin çok geç olduğunu fark etmek...
Tanrıya inanıyorum ve ona karşın, kendi isteğimle ve bilerek gelecekte işleyeceğim günahlardan korkuyorum.
Çocuklarımıza bıraktığımız bu kaostan korkuyorum. Bundaki katkım ne denli küçük olursa olsun, yine de taşıyamayacağım kadar ağır.
Çocukken gördüğüm en büyük kabus, etrafımdaki boyutların sürekli değişmesiydi.. düşünebiliyor musunuz, kocaman babanızı minicik görmek... çaresizlikten donardım... şimdi bu bana hayal kırıklığına uğramak korkusuna dönüştü... Ya hiçbir şey benim gördüğüm gibi değilse...
Bir kere yaşayacağımı bilmek ve elimden gelen her şeyi yapamamak...
Kendi üzerimdeki tek tavanın, kendim olmasından korkuyorum.. Bir de sanat dünyasının içinde olmaktan ve başarmaya çalışıp başarısız olmaktan...
Sevdiğim birini unutmaya zorlanmaktan korkuyorum... Eğer onunla ilgili anıları unutursam, anılarımı unutmuş olurum... Anılarım olmazsa ben ben olmam ki, ben ben olamamaktan korkuyorum...
İletişim kuramamaktan korkuyorum. Felsefe tahsili yaptım, hukuk derecelerim var. Beş lisan biliyorum. Ülkemde tanınan bir sanatçıyım. Benim mesajlarımı yine de kimsenin anlamadığını düşünüyorum... Bir gün çok ünlü olup hâlâ da mesajlarımı kimselere anlatamamış olmak en büyük korkum...
Palyaçolar ve araba kullanmak...
Çok şişmanlayıp, hareket edememek ve yer değiştirememek...
Bende tipik burjuva korkuları var: Başarılı olamamak, parasız kalmak, yalnız uyanmak, melankoliye düşmek, yan komşumu tanıyamadan yaşlanmak, bir çocuk istemeyen ve ben menopoza girdiğimde beni terk edecek bir adamla yaşamak... Çok gelişmiş bir demokrasinin büyük kentinde, bilgisayar ekranının karşısında korkularımı büyütmek... Oysa kapıdan çıkıp, tek yastıkla ve dışarıda kimin çocuğunun boğazlandığını düşünmeden bir başka dünyada daha cesur yaşamayı deneyebilirim.
Pişmanlıktan korkuyorum... Bana başkalarını mutlu etmem öğretildi. Ve ben elimde ne varsa arkadaşlarıma verdim... Bunun acılarını silemeyeceğim yaşlara geldiğimde pişman olmaktan korkuyorum...
Başka şansım olmamasından korkuyorum.
Sahip olduğum potansiyeli kullanamamaktan korkuyorum. Fiziksel, zihinsel, duygusal... İnsanlara yardım edememekten.....
Koyu kahverengi duvarlı koridorlardan, eski kapılardan korkuyorum. Arkalarında ne olduğunu bilmemek beni ürkütüyor.
Kimliğimi kaybetmekten korkuyorum.
Korkularımı ifade etmek zayıflık gibi geldiği için, korkmaktan korkuyorum.
Korku iyidir, bizi aptal şeyler yapmaktan alıkoyar ve aydınlanmamızı sağlar.
İnsanların korktukları şeyleri yaşadım ve onlarsız yaşayabileceğimi gördüm. (annemi kaybettim, onsuz yaşayabiliyorum gibi) Bu da beni güven sahibi ve zengin yapiyor...
Kendi içimdeki karanlıktan korkuyorum... Kendi kıskançlığımdan, kendi küstahlığımdan, kendi bilinmezliğimden...
Başkalarının ardında kalıp, treni kaçırmaktan...
Yanlışta olmak... ve birilerine o yanlış üzerine rehberlik etmek ve onların yanlışlarından da sorumlu olmak...
Keşfedilmekten... Hani kimseye zararı dokunmayan ama sadece sizin bildiğiniz bazı gerçeklerin su üstüne çıkmasından... Bu size yakın olanları çok rahatsız edebilir...
Her şeyin her an olabileceği bir ülkede yaşıyorum. Colombia'da. Gülmeyi çok sevdiğim halde, gülmekten korkuyorum. İnsanlar o denli asık yüzlü ki, güldüğünüz için öldürülebilirsiniz. Kafanıza her an bir şey fırlatabilirler sırf gülümsediğiniz için...
İnsanlardan korkuyorum, onları yargılamıyorum ama yüzlerinde bir gülümseme varken, kalplerinde dehşeti yaşayabiliyorlar.
Karanlık tarafımın isteklerinin gerçekleşmesinden...
Bana ömür boyu gizlemek zorunda kalacağım bir sır verilmesinden...
AYLA
BU SAYFADA GÖRMEK İSTEDİGİNİZ BİLGİ VE/VEYA BAĞLANTILARI,
AŞAĞIDAKİ FORMU DOLDURARAK İLETEBİLİRSİNİZ.
(YOU CAN SEND US YOUR INFORMATION AND/OR LINKS,
YOU WOULD LIKE TO SEE IN THIS PAGE FILLING THE FORM)
Bu sayfada arama yapmak için; klavyenizde CTRL+F tuşlarını ya da
tarayıcınızın sol üst köşesindeki [Dosya | Düzen | Görünüm] bölümündeki
[Düzen]'in altındaki "Bul" komutunu kullanınız.
(Başka sayfaların da içeriğinde arama yapmak için
aşağıdaki kutuya aradığınız sözcük ya da konuyu giriniz) Bu sayfa 02 Ocak 2016 itibariyle kez ziyaret edilmiştir. Yenilikler ve Duyurular